Ergün Diler | Savaş Çoktan Başladı

Savaş çoktan başladı

Bizde özellikle 1980 darbesinin öncesi ve sonrasında, düşünen tüm gençler kılıçtan geçirildi!
Dünyayı anlama ve sorgulama gibi amaç taşıyanlar ya hapsi boyladı ya da ipin ucunda sallandı!
Şanslı olanlar ise seken kurşunlardan kurtulanlardı!
Kenan Paşa asla ve kat’a neden yaptığını bilmediği bir DARBEYE imza attı!
Çıplak gözle bakıldığında sokaklarda çatışma, kan ve ölüm vardı! Asker sokağa inip süngüsünü gösterdiğinde olaylar bıçak gibi kesilirdi! Askerin bence en büyük hatası her olaya TAKTİKgözüyle bakması STRATEJİK düşünmeyi bir kenara atmasıydı!
Oysa dünyada oyun kuranlar STRATEJİK davranırdı! Birinci, ikinci, üçüncü hamleler hesap edilir, kurdukları oyun ve oyuncuların hangi şartta nasıl fayda vereceği en ince yönleriyle hesap edilirdi!
Mesela en büyük derdimiz olan PKK’ya da böyle baktık! Hemen TAKTİK geliştirip nasıl yok edeceğimizi düşündük! Oysa AKIL, PKK’yı kimin niçin kurduğunu anlamakla işe başlamayı emrediyordu!
PKK ile varılmak istenen sonuçları masaya yatırıp karşılığında KONTR oyunu kurmamız şarttı! Mesela Öcalan, PKK lideri olarak yaşarken, AVRUPA özellikle ALMAN İSTİHBARATI Faysal Dunlayıcı’yı ortaya çıkardı. Dunlayıcı İngiltere’de tutuklanmış ancak Almanya’ya iade edilmişti! Almanya’da “Dükkanların ateşe verilmesinden” içeri atılmış ancak bir şartla (!) bırakılmıştı! Ardından da İngiliz yazar Sheri Laizer ile evlenmişti! Dunlayıcı yani Kani Yılmaz suikasta kurban gideceği ana kadar Almanlar’ın kontrolündeydi! BND, PKK’yı ele geçirip kontrolü ele almak ve böylece bölgede söz sahibi olmanın derdindeydi! Bir başka güç de bunu bildiği için Dunlayıcı’yı ortadan kaldırdı!
Ama biz DEVLET olarak gerekli hamleleri uzun süre yapamadık!
Başımıza bela olan her şeyi izledik!
Bu PKK’da da, Paralel Yapı’da da böyle oldu! İkisini de ele geçirmeye yönelik hamleler düşünülmedi! İngilizler IRA’nın içine istedikleri yere istedikleri adamlarını koyup giderken bizler kendi topraklarımızdaki YAPILARA yeterince sızamadık! Bir YAPI tehlike arzettiği an SIZARAK(Sızıntı!
Paralel’in ilk dergisi!) ele geçirmek ilk iş olmalıydı! Devlete kastetmiş bir oluşumun İKİNCİadamı sizden olmalıydı! Bu adam da ya BİRİNCİ adamı tasfiye ya da hareketi bölerek yola devam etmeliydi! YABANCILAR ülkemize böyle bakıyor, istedikleri oyunu hiç zorlanmadan kuruyordu!
Onlar masa başında purolarını tüttürürken bizler acı çekiyorduk!
Şimdi de yeni bir oyun sahneye konuluyordu!
En azından bana öyle geliyordu! Mesela dün çok ilginç bir haber vardı! Oxford Üniversitesibünyesinde yoksulluk üzerine çalışmalar yapan sivil toplum örgütü Oxfam’ın yayınladığı son rapor, yoksullar ve zenginler arasındaki farkı ortaya koyuyordu.
Rapora göre, dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi dünyanın geri kalanından daha fazla servete sahip olacaktı. Dünyanın en zengin yüzde 1’lik bölümünün serveti, dünyanın toplam servetinin2009 yılında yüzde 44’ünü, 2014’te ise yüzde 48’ini oluşturuyordu. TABLO değişmezse bu rakamlar BARONLARIN lehine olarak artarak devam edecekti!
Dünya 10 bin kişi tarafından yönetiliyordu. 10 bin kişilik bu liste, 2 düzine ailenin üyelerinden oluşuyordu. O iki düzine aile de Rothschild ve Rockefeller egemenliğine bağlıydı! Ancak ahtapot Rothschild, Rockefeller ailesini de içine alacak bir yapıydı. Rothschild ailesinin mali gücü, Amerika Birleşik Devletleri’nin yıllık gayri safi milli hasılasından daha büyüktü.
Bilderberg, Trilateral Komisyon, CFR, Atlantik Konsül, Bohemian Club, Pilgrem Society ve SBS… Bu örgütlerin hepsi Rothschild aileleri tarafından kuruldu. Bu örgütler, dünyada dönen paranın büyük bölümünü yönlendirmekteydi! Bu toplantılara katılanlar enerji, finans, gıda, ilaç ve silah şirketlerini yönetirdi.
O toplantılarda alınan kararlar, devlet politikaları olarak algılanırdı. Özellikle Bilderberg toplantılarına devlet adamları da katılırdı!
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in eşi Prens Philip de Rothschild ailesinin akrabalarındandı.
İngiltere’de külçe altının alış ve satış işlemi tamamen Rothschild’in izni ile gerçekleşirdi. 1912 yılından beridir bu kural hiç değişmedi.
Soros gibi isimler Rothschild ailesinin çok küçük çalışanlarıydı!
Soros gibi birçok önemli isim ailenin kararlarını uygulardı. Dünya devletleri ne kadar para kaybederse, Rothschild ailesi o kadar zenginleşirdi.
Rothschild ailesi tarafından inşa edilen imparatorluk, monarşi tarafından benzersiz bir şekilde korundu. Son 200 yıldır Avrupalı liderlere, krallara, kraliçelere, prenseslere para trafiğinde yardımcı olundu! Büyük bir ittifak vardı!
Birileri PARASINI birilerine verip İTTİFAKIN doğmasına yol açıyordu!
Başımıza gelen BELALAR bu ittifakın daha çok kazanması içindi! Tabii bizlere bunu öğreten yoktu!
BBC gibi normalde bu haberi yapamayacak olan kanallar niçin bu bilgileri açıklıyordu! BATI‘da saygınlığı olan pek çok kurum da buna sessiz kalmayıp “Evet! Yüzde 1’lik bir bölüm dünyayı yönetiyor ve onlar kazanıyor!” diyordu! Düne kadar bunu yazanlara KOMPLOCU diyenler taraf mı değiştirmişti! Yoksa yeni bir oyun mu kuruluyordu? Yeni bir tezgah olacaksa Türkiye ne yana düşecekti?
Bu yüzde 1’lik kesimin baş aktörü olan ROTHSCHILDLER, AVRUPA kökenli bir aileydi!
Gücünü Londra merkezli Avrupa topraklarından alıyordu! Fransa, İtalya, Avusturya, Almanya ve Hollanda en güçlü oldukları yerlerdi!
Renkleri TURUNCUYDU! ING BANK gibi! Futbol takımları bile vardı! TURUNCU’yu gördüğünüzde,TURUNCU DEVRİMLERDEN aklınıza gelsin, hep bunlar vardı! ASLAN figürü vazgeçilmezleriydi!(Sigara, film, banka, finans, reklam gibi sektörlerde kimler ASLAN kullanıyordu!) Gücü simgelerdi! Ve kendilerini yenilmez olarak görürlerdi! AMERİKA’yı da etkileyebildikleri için şanslıydılar!
Daha doğrusu oyunu kurallarına göre oynuyorlardı! Bu aile de bizdeki PARALEL gibi öğrenciye, insana yatırım yapardı! YAHUDİ olmasa da parlak beyinleri kendi LİGİNDEKİ oyuncuya dönüştürürdü! PARA ve KARİYER karşı konulamaz bir silahtı!
Ama bizdeki akademisyenler öğrencilerine dünyayı iki cümle ile anlatırdı! Kendilerinin bilmediklerini çocuklarımız da öğrenemezdi! Kısır döngü buydu!
Bilen olmadığı için de ne askere ne sivile bu bilgileri aktarabilirdik!
Ama bu para sahipleri PARALEL gibi oluşumları kurup yönetecek akla sahipti! Avrupa gücünü bize tarih derslerinde öğretilmeyen bir ÜÇGENDEN alırdı! Hindistan, İran ve Mısır bu işin olmazsa olmazıydı!
Büyük Britanya bu üçgeni iyi tuttuğu ve Türkiye’yi de kontrol ettiği için BÜYÜK’tü! Dün bir dostum bir video paylaştı!
Videodaki Mısırlı bir MÜFTÜ, Kraliçe Elizabeth’in Ehl-i Beyt anlayışından geldiğini söylüyordu!
Bir televizyon programına katılan müftü “Peki niçin Müslüman olmadı o zaman?” sorusuna ise“Onun dedesi Müslümanlar’a çok çektirdi! Onun korkusundan olamadı! Ama eminim yakında bu olacak!” diyordu!
Bizim durumumuz buydu!
Dünya üzerinde krallarla, Rothschildler’in birlikte kurduğu sistem yenileniyordu! Daha doğrusu yıkılıyordu! Merkez de Müslüman coğrafyasıydı!Hristiyanlar’la Müslümanlar’ın karşı karşıya geleceği, gelmek zorunda kalacağı yeni hesaplar yapılıyordu! Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda gibi ülkelerde birileri İSLAM’ı istemeyecekti! Londra ise daha geçtiğimiz yıl siyah vatandaşlarının ateşi ile test edilmişti!
BBC’nin bile kaçamadığı hatta bizzat OXFORD’a yaptırılan araştırmanın yayınlanması asla tesadüf değildi! Yeni dönemde büyük ZENGİNLER olmayacaktı! İnsanların DEVLETLERİN önüne geçmesi engellenecekti!
Devlet ekonomik hayatta son sözü söylerken DİNİ alanlar da resmi kişilerle doldurulacaktı! Liberalizmin doğurduğu cemaatler ve onları savunan aslında BÜYÜK PATRONA bağlı olanlar da elenip gidecekti! Çünkü ÇİN’in saheye çıkması yeni oyunu zorunlu kıldı! Kişiler üzerinden ÇİNgibi bir güçle mücadele edilemeyeceği görüldü! Washington bunu gördü! Hem içinde hem dışında bu isimlerle mücadele sürecekti!
Silah seslerini duymayacağımız bir ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI bölgemizde başladı bile!
Müslüman Ortadoğu’yu kontrol eden Afrika’yı da kontrol edecekti!
Hem üretim, hem tüketim kalıplarının değişeceği, pazarların yeniden şekilleneceği bir dönemden geçiyoruz!
Yüzyılın başında İngilizler’in bölerken kullandığıı mezhep, din farkı şimdi tersten onlara, yani Avrupa’ya, yapılıyordu! Böylesine büyük kavgada isimlerin ve yapıların önemi yoktu!
Anlamak ve doğru yerde durmak önemliydi! Ricciardone gittiği ülkesinden ne diyordu:Türkiye’ye muhtacız! Çalışmak zorundayız! Peki, biz ne diyorduk!

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2015/01/20/savas-coktan-basladi

Site Footer